DAĞLARI DELEN AŞK FERHAT İLE ŞİRİN

DAĞLARI DELEN AŞK FERHAT İLE ŞİRİN

Ferhat ile Şirin ya da diğer adıyla Hüsrevü Şirin, İranlı ve Türk Divan Şairlerince Mesnevi biçiminde yazılmış olan halk öyküsü; Türkiye, Orta Asya, Balkanlar, Azerbaycan ve İran ülkeleri ve yöreleri olarak birçok değişikliğe uğramıştır. Ancak yüzyıllardır anlatılır efsanevi aşk. Yeryüzünde belki bir daha böyle bir aşk yaşanmaz dense de, ortaya çıkmayan kim bilir ne aşklar, ne sevdalar var. Ferhat ile Şirin Amasya ile ilintisi bulunmaktadır. Öykünün en eski Türkçe baskısı 1854 yılında, yeni alfabeyle de 1930 yılında yayınlanmıştır. Ferhat ile Şirin’in mezarı Amasya’da bulunuyor.

Evvel zaman içinde Mehmene Bânu adında bir padişahın tek bir kızı vardı. Adına Şirin derlerdi. Daha 13-14 yaşlarındaydı ama güzelliği etrafa ün salmıştı. Padişah güzeller güzeli kızı için bir saray yaptırmak istedi. Şehrin en ünlü mimarlarını çağırttı. Mimarlar sarayı bitirdikten sonra, süslemek için Bihzad adında çok usta olan bir nakkaş getirdi. Bihzad’ın bir oğlu vardı ve o da nakkaştı. Adına Ferhat derlerdi. Baba ve oğul sarayı süslemeye başladılar. Şirin ara sıra sarayı görmeye gelirdi. Ferhat çalışırken Şirin’i görür ve görür-görmez aşık olur. Yine bir gün Şirin saraya gelince, Ferhat aşkından bayıldı. Şirin, Ferhat’ı yerde baygın görünce yanına koşarak gitti ve Ferhat’ın yanaklarından öptü. Başucuna şu beyti yazıp bıraktı;

Bilmem melek misin cana yoksa ferişte

Hemen aklım aldın efendim bir görüşte

Benim derd-i derunumdan haberdar olmayan bilmez

Muhabbet bir bela şeydir, giriftar olmayan bilmez

Ferhat ayılınca kağıdı okudu. Yeniden bir ah çekip kendinden geçti. Ferhat sarayı süslerken içindeki aşkla süslemeye başladı. Ferhat’ın, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir. O günlerde Ferhat ile Şirin gizli gizliye buluşmaya başlarlar. Zamanı gelince Ferhat, Şirin’i istetmek için Mehmene Bânu’ya dünürcü gönderir. Mehmene Bânu, kızını Ferhat’a vermek istemez. İşi zora sokmak için, Ferhat’tan olmayacak işler istemeye başlar. Ferhat her şeyin üstesinden gelir. Bu halde olmayacağını anlayan Mehmene Bânu padişah daha sinsice planlar yapmaya başlar. ”Su sıkıntısı çekilen şehrimize suyu getir, Şirin’i sana vereyim”der. En yakın su kaynağı, Elma Dağı denen uzak mı, uzak yerdedir. Ferhat’ın gönlündeki Şirin aşkı bu uzaklığı, zorluğu dinler mi hiç. Alır eline külüngü, vurur kayaların böğrüne böğrüne. Mehmene Bânu padişah bakar ki, kızı Şirin elden gitti gidecek tekrar hemen sinsi planlar yapmaya başlar. Ne olursa olsun Şirin’i Ferhat’a vermeyecektir. Padişah sonunda çareyi bulur. Bir yaşlı kadını Ferhat’ın yanına gönderir. 

Yaşlı kadın açılan su kanalını takip ederek ve külüngün sesini dinleyerek Ferhat’ı bulur. Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi yaşlı kadını korkutur. Acı acı ve sinsice güler yaşlı kadın. Ve sonrada sesini yükselterek;

”-Ne vurursun kayalara böyle hırsla, Şirin öldü. Bak sana helvasını getirdim” der.

Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner.

”-Şirin yoksa dünyada bana yaşamak haramdır!”der. Dağları deldiği demir külüngüyü havaya atar. Külünk gelir bütün ağırlığıyla başının üzerine oturur. Ferhat’ın başı döner ve dünyaları yıkılır. ”Şirin………!” diye bağırması yankılanır kayalarda. Sonra sesi kesilir…

Yaşlı kadın saraya koşar. Şirin’e, Ferhat’ın öldüğünü haber verir. Söylenenleri duyan Şirin, acıyla koşar kayalıklara ve bakar ki Ferhat cansız yerde yatıyor. Şirin’de hiç düşünmeden atar kendini kayalıklardan aşağıya. Şirin’in cansız vücudu uzanır Ferhat’ın yanına, boylu boyunca.

Su gelmiştir, akar bütün çoşkuyla ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada.

Dünyada murat alamayan iki genci, ölüme gittikleri yerde yan yana gömerler.

ferhat-ile-sirin-tabela

Ferhat İle Şirin Mezarı (Tabela)

Ferhat İle Şirin

Ferhat İle Şirin

Ferhat İle Şirin Mezarı

Ferhat İle Şirin Mezarı

Derler ki, her bahar iki mezar üzerinde iki gül bitermiş. Biri beyaz, diğeri kırmızı olan güller tam kavuşacakken, iki mezar ortasında çıkan ”karaçalı” iki gülün birbiriyle buluşmasını engellermiş.

Efsane bu ya, iki aşk arasına daima giren birer çalılar vardır. Çok eskilerde aramamak gerekir. Bazen karaçalı olur, bazen başka nedenler. Ama mutlaka ara bozanlar çıkar, aşkın karşısına!

Aşkın, ömrü ve zamanı yoktur. Hayatta bir defa yaşayacağınız aşkı bulduğunuzda bırakmayın.

Hayat kısa…

Ölüm haktır, mutlaka seni bulacaktır.

Hala nefes alıyorken, sarılın sevdiğinize.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir